YERE DÜŞEN SÜPÜRGE VE KAPIDA BELİREN ÇOCUKLAR
Emekli öğretmen Eşref Yurdasiper’in anılarını anlattığı köşe yazıları her Pazar Çağdaş Burdur Gazetesi’nde..
Yaşamım boyunca ilginç anılarım oldu. Zaman zaman yakınlarım bu anıları yazıya dökmemi istiyorlardı. Bende bu düşünceye sıcak baktım, ancak bugün başlayabildim. Düne göre geç, yarına göre erkendi.
-Yere düşen süpürge ve kapıda beliren çocuklar-
Yıl 1979 Mart ayı göreve Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçesi Tepeyolu köyüne tayin oldum ve işlemlerim yapıldı. Resmi olarak göreve başladım. Eşyalarımla beraber bir taksiyle köye gittim. Bir evin önünde insanlar vardı. Taksiciye oraya doğru gitmesini söyledim. O eve giderken elektrik direği ve teller görünmüyordu. Evin önünde durduk. Ben arabadan indim, insanlar selam verip kendimi tanıttım. Bu köye öğretmen olarak geldiğimi söyledim. Bir anda etrafıma insanlar toplandı. Bu haberi duyan çocuklar duymayanlara duyurmak için koşmaya başladılar. Tabi bu kadar ilgi benim de hoşuma gitti. Hemen bir evde beni misafir ettiler. Odanın içi kalabalıktı. O evin oğlu askerden gelmiş ona hoş geldine gelmişlerdi. Hemen sofra hazırladılar. Bir taraftan yemek yiyip sohbet ediyorduk. Sohbet sırasında öğrendim ki, bu köyde okul yok. İçimden dedim ki; ‘madem olmasın bir hal çaresini buluruz’ gençliğimizde söylerdik ’yılgınlık’ yok diye. ‘Peki çocuklar ne yapıyor, nasıl eğitim öğretim görüyorlar?’ diye sordum. Hocam çocuklar 4-5 kilometre uzaktaki köyde okul var, oraya gidiyorlar dediler. Aklıma gelen ilk fikir ‘bu çocuklar artık o köye gitmeyecekler oldu’ tabi gidip gelmeleri de yürüyerek yağmurda karda soğukta yapacak başka imkanlarının olmadığını öğrendim. ‘tamam, bu işe bir çare bulacağız’ dedim. Herkesten farklı bir fikir çıkıyordu. Birisi ‘buldum’ dedi. ‘Şurada boş ev var ya orası öğretmenin evi olsun’ dediler. Bu fikir hoşuma gitti. Eşyaları taşımaya başladılar. Geride kalanların birkaçı ile köyü dolaştık. Köy çok küçük 30 hane evden oluşuyordu. Hocam dedi birisi şurada bir yer var oraya gidelim dedi. Dediği yere gittik. İki metre yüksekliğinde 3 metre eninde 5 metre boyunda bir yerdi. Bir kapısı var başka ışık giren bir tarafı yoktu. Burası koyunların kuzuların bulunduğu yermiş. ‘Tamam burası olur yalnız duvarın bir tarafından delik açalım ışık girsin’ dedim hemen kazma getirdiler. Duvardan delik açtılar. Ertesi gün çocukların gittikleri okulda sıra getirtecektik. Yazı tahtasını ilçede çaktıracaktık. O işleri yarına bıraktık. Akşam yemeğimizi de bir evde yedik. Müsaade isteyip evime gideyim dedim. Benimle beraber iki genç geldi. Hocam biz sobayı hazırladık, onu da yakıverelim dediler. ‘Tamam’ dedik eve gittik. Ben valizden elbiselerimi çıkarıp, duvara çiviyle sabitledim. Gençler sobanın içine tezekleri doldurup yaktılar ve izin isteyip gittiler. Odamın içi ama ne duman. Başımı yukarıya kaldırıp baktım. Hemen çıkardım elbiseleri valize geri doldurdum, pencereleri açtım. Bu dumanın tezek dumanı olduğunu anladım. Neyse bir müddet sonra duman bitti. Yatağımı açtım yatma zamanı geldi. kapının arkasına süpürge dayayıp yattım. Yorgunluktan çabuk uyumuşum sabahın olduğunu bir sesle anladım. Kapının arkasındaki süpürge yere düştü, Kapı açıldı. Kapıda bir çocuk gördüm. ‘Öğretmenim ekmek getirdim’ dedi. Teşekkür ettim çocuğu uğurlayıp kapıyı kapattım. Küçük tüpü yakıp üzerine çaydanlığı koydum. Yatağımı toplamaya başlarken kapı tekrar açıldı. Süpürge yere düştü. Kapıda başka bir çocuk ‘öğretmenim yumurta getirdim’ dedi. Elindeki iki yumurtayı aldım ve çok teşekkür ettim. Kendi kendime düşünmeye başladım. Bu insanlar mutlu olunca mutlu etmeyi de seviyorlar. Kahvaltımı yapıp okula gittim. Çocuklar toplanmışlar büyüklerden gelenlerde vardı. Büyüklerle konuştuk görev dağılımı yaptık. Öğrencilerin gittiği köyden sıralar gelecekti. İki genç hocam biz traktör ile gidip getirelim dediler. Okula giden çocuklar benimle konuşurken gözleri ışıl ışıldı…
Devamı bir sonraki Pazar Çağdaş Burdur Gazetemizde
Eşref Yurdasiper/Köşe Yazısı