Kur’an ve Sünnet Perspektifinde Anne-Babaya Saygı

Kur’an ve Sünnet Perspektifinde Anne-Babaya Saygı

Kur’an-ı Kerim’in muhtelif âyetleri ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) birçok sözlerinde, anne-babayı incitmemenin, meşru emirlerine itaat etmenin, onlara saygı duymanın önemi vurgulanır. Kerim kitabımız Kur’an’da, Allah hakkından hemen sonra anne-baba hakkı şöyle zikredilir: “De ki: Gelin, rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onların da rızkını veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunları Allah size emretti; umulur ki düşünüp anlarsınız.” (En’âm, 6/151). “Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisâ, 4/36). Bu âyetlerde, insanlığa çok açık bir şekilde Allah hakkı olan şirk koşmamaktan hemen sonra anne-babaya iyilik emredilmiştir. Bu davranışın, aynı zamanda inancı ne olursa olsun insanlığın ortak değeri olduğu vurgulanmaktadır.

Yine Hz. Peygamber’in sözlerinde, “Bir adam Hz. Peygamber’e, “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorunca, Resûlullah (s.a.v.): “Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmek sonra da Allah yolunda cihâd etmektir.” diye buyurdu.”[1] “Abdurrahman b. Ebûbekir (r.a.) babasının şöyle anlattığını naklediyor: “Rasûlullah, ‘Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?’ diye üç kez sordu. Biz,‘Evet, ey Allah’ın Rasûlü’ diye cevap verdik. Bunun üzerine, ‘Allah’a ortak koşmak ve anne babaya isyan etmek ve onlara eziyet etmektir.’ buyurdu.”[2] “Rabb’in hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabb’in öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.”[3] ve “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılarından birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmış!”[4] şeklinde konu çokça işlenmiştir.

Bunlar ve buna benzer birçok hadis-i şerif ve âyet-i celileler İslâm’ın anne-baba hakkına ne kadar önem atfettiğini gösterir. Bu noktadan hareketle, İslâm’da Allah’a (c.c.) şirk koşmanın mazereti olmadığı gibi, anne-babaya kötü davranmanın da haklı hiçbir mazereti olamaz. Diğer bir ifadeyle, çocuklar haklı bile olsalar, bu onlara anne-babaya kötü, kaba, saygısız davranma hakkı vermez.

Kur’an-ı Kerim’de Allah’a (c.c.) ortak koşmanın (şirk), yalan konuşmanın ve anne-babaya saygısızca, merhametsizce davranmanın büyük günahlardan olduğu insanlığa açıkça buyurulmuştur. Bu konuyla ilgili âyetlerde; iman, emzirme gibi çocuğun anne-baba üzerindeki hakları ve anne-babanın çocuk üzerindeki hakları etraflıca işlenmiştir.

Kur’an’ın başka âyetlerinde ise anne-babaya saygılı ve merhametli olmanın gerekliliği nedeniyle birlikte şöyle zikredilmektedir: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster’ diyerek dua et.” (İsrâ, 17/23-24).

Âyet ve hadislerde Allah’a itaatle ana babaya iyilik vecîbelerinin yan yana zikredilmesinin sebepleri özetle şöyle sıralanır:

a) İnsanın maddî ve mânevî gelişmesi için en değerli katkı, Allah’ın nimetlerinden sonra ana babanın fedakârlıklarıdır;

b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek sebebi Allah, zâhirî ve hukukî sebebi ise ana babadır;

c) Allah nimetlerini karşılıksız verdiği gibi ana baba da çocuklarının ihtiyaçlarını tamamen karşılık beklemeden yerine getirirler;

d) Allah, kuluna günahkâr olsa bile nimet verdiği gibi ana baba da âsi bile olsa evlâtlarına desteklerini sürdürürler;

e) Allah, kullarının iyiliklerinden memnun olup karşılığını fazlasıyla verdiği gibi ana baba da çocuklarının imkânlarını daha çok geliştirmelerine yardım eder, bundan mutlu olurlar.[5]

Yukarıdaki âyet ve hadisler perspektifinde anne-babaya saygı hakkında çok şey söylenebilmekle beraber Efendimizin (s.a.v) şu dikkat çekici uyarısı konunun öneminin izahtan vareste olduğunu ortaya koymaktadır: “Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa, burnu yerde sürtünsün (ona yazıklar olsun)!”[6]

Demek ki bir evlat olarak kişinin, anne babasının rızasını kazanması, onlara ihtiram etmesi, gönüllerini alması, hizmet etmesi ve böylece cenneti kazanması gerekiyor. Aslında bu yoldan cenneti kazanmak çok da kolay olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıdaki hadis buna işaret etmektedir. Buna rağmen bunu başaramayana, anne babasının rızasını almadığı için cennete giremeyene yazıklar olsun ve olacaktır.

Kaynaklar: 

[1] Buhârî, Tevhîd, 48.

[2] Buhârî, Edeb, 6.

[3] Tirmizî, Birr, 3.

[4] Tirmizî, Birr, 3.

[5] Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 477-478; Mustafa Çağrıcı, “Ana Baba”, DİA, III, 103-105.

[6] Buharî, el-Edebü’l-müfred, 1/338; Sahih-i Müslim, 2551; Taberanî-evsat, 8994.

Yazar: Yaşar ELARSLAN, Burdur İl Müftülüğü/Vaiz