Flaş Haber Yeni

İSLAM HUKUKU VE AHLAKI EKSENİNDE

İSLAM HUKUKU VE AHLAKI EKSENİNDE

EŞLERİN BİRBİRİNE KARŞI HAK VE SORUMLULUKLARI

         Kısaca, anne, baba ve çocuklardan oluşan ve toplumun en küçük birimini meydana getiren bir kurum olarak tarif edilen aile, kuşkusuz bundan çok daha fazla bir muhtevaya sahiptir. Aile, insanoğlunun içinde doğduğu, büyüdüğü, ilk eğitimini aldığı en küçük sosyal topluluktur. Bu “en küçük”lük niteliğine rağmen toplumların temelini oluşturmada “en büyük” role sahiptir. Çünkü toplum, işte bu aile dediğimiz en küçük sosyal ünitelerin bir araya gelmesinden teşekkül eden insan topluluğudur.

         Bireyin mutluluğunu temin eden, toplumla birey arasını bağlayan ve onu topluma kazandıran ailenin kurumsal önemini şu ayet-i kerime çok beliğ bir tarzda ortaya koymaktadır: “Allah’ın varlığının belgelerinden biri de, içinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesidir. Bunlarda düşünen bir toplum için dersler vardır.” (Rum 30/21)

         1. EVLENME AKDİNİN SONUÇLARI

         Bir yuvayı beraberce kurmak ve bu yuvanın ocağını tüttürmek üzere bir araya gelen eşlerin harcı sevgi, sadakat ve fedakârlık olursa böyle evlerde hak-hukuk arayışı bir yana, bunlar gündeme bile gelmez. Çatısı altında, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle!” (Furkân 25/74) duasının yapıldığı; “En hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır.” buyruğunun kulaklara küpe edildiği; kendisine “... Allah rızasını umarak ailen için yaptığın her harcamadan muhakkak ecir alırsın, eşinin ağzına koyduğun bir lokmadan bile.” müjdesinin verildiği bir ailede, haksızlığa uğrayan bir üyenin bulunması düşünülemez.

         İdeal bu olmakla birlikte insan unsuru ve kalitesinden kaynaklanan sebeplerle aile içinde hak ihlali veya görev ihmali olabilir. İşte böyle sıkıntıların olduğu yerde hukuk da çözüm aracı olarak devreye girer.

         Usulüne uygun olarak kurulmuş olan bir evlilik akdi, şahsi ve mali sonuçlar biçiminde ifade edebileceğimiz bir takım hak ve sorumlulukları gündeme getirir.

         A. Evlenme Akdinin Şahsi Sonuçları: Karı-Kocanın Hakları ve Görevleri

         Evin reisi ve ilk plandaki temsilcisi kocadır. “Allah’ın bazılarını bazılarından üstün kılmasından ve erkeklerin mallarından harcamalarından dolayı erkekler kadınları kollayıp gözetirler.” (Nisâ 4/34) ayeti  bu sorumluluğun kocada olduğunu göstermektedir.

         Eğer mehrini almışsa kadın eşinin belirlediği eve gider ve ona tabi olur. Normal hayatın akışı içinde ve dinin izin verdiği durumlarda kocanın rızası gerekmeden evin dışına çıkabilir; bunun dışındaki hallerde ancak kocasının rızasıyla çıkabilir.

         İslam’ın öngördüğü hukuk anlayışına uygun olan noktalarda kadın eşinin isteklerini yerine getirmek zorundadır. Yine kocasının yokluğunda evine ve onun haklarına sahip çıkıp korumak kadının görevleri arasındadır.

         Evlilik içinde kocanın en önemli görevi hanımına iyi muamele etmektir. Cinsellikten adalete kadar kocalık görevlerini yerine getirmeli, hanımıyla beraber yaşamalıdır. “Hanımlarınızla güzel bir şekilde geçinin; çünkü onlardan hoşlanmıyor olsanız bile, olabilir ki hoşlanmadığınız bir şeyi Allah büyük bir hayra vesile kılmış olabilir.”  (Nisâ 4/19)

         Bu görevlerine karşılık kocanın da hanımı üzerinde bazı hakları vardır. Yukarıda kadının sorumlulukları sadedinde söylenenler, burada kocanın hakları olarak karşımıza çıkacaktır. Onlara ek olarak burada şu hakları da sayabiliriz:

         Koca bir dereceye kadar hanımını te’dib hakkına da sahiptir.  Buradaki maksat, evliliğin devamını temin için başka yol kalmamışsa biraz sert davranma tarzının kullanılmasıdır. Zaten Hz. Peygamber (s.a.s.), bu amacın dışındaki şiddet içerikli dövmeleri şu sözleriyle yasaklamıştır: “Kadınları dövmeyin!” ; “Sizden biriniz gece beraber olacağı eşini köleye vurur gibi dövmesin!”

         Eşler birbirlerinin zevklerine saygı duymalı ve gerektiğinde kendi istek ve zevklerinden vaz geçmeyi bilmelidir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) aslında kendisi çok arzu etmediği halde eşi Hz. Âişe’nin isteği üzerine bir halk oyunları ekibini izlemeye gitmesini hatırlatmak bu noktada yeterli olacaktır.

         B. Evlenme Akdinin Mali Sonuçları

         Mehir ve nafaka olarak ifade ettiğimiz mali sonuçlar kocanın sorumluluğu altındadır. Bu sebeple kadın evin masraflarına ortak olmaya hukuken zorlanamaz. “Erkekler kadınlara karşı güçlü ve sorumludurlar. Bunun nedeni, Allah’ın onlardan kimini kiminden üstün kılması ve erkeklerin (evin geçimini sağlamak üzere) mallarından sarf etmeleridir.”  (Nisâ 4/34) ayeti, mali sorumluluğun kimde olduğunu göstermektedir.

         1. Mehir : Erkeğin evlenirken kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği mal veya paraya mehir denmektedir. Verilen şeyler tamamen kadının olup onda hiç kimsenin ortaklığı yoktur. Mehir, nikâhın şartlarından değil de sonuçlarından birisidir. Bu sebeple, nikâh sırasında mehir konuşulmuş olmasa, hatta mehir verilmeyeceği söylenmiş olsa bile bu durum, nikâh akdinin gerçekleşmesini engellemez. Böyle bir durumda kadın, yine mehir almaya hak kazanır. Mehir bütünüyle peşin verilebileceği gibi, bir kısmı peşin verilip bir kısmı daha sonraya da bırakılabilir.

         2. Nafaka: Evlilik içinde kocanın eşi ve çocukları için yüklendiği geçim masraflarına nafaka denmektedir. Kocanın eşine olan nafaka sorumluluğunun içine, kocanın durumuyla orantılı ve normal miktarlar içinde olmak üzere yiyecek, giyecek, mesken, tedavi ve ilaç giderleri ile gerektiğinde hizmetçi masrafları girmektedir.

         Mehir ve nafaka konusunun ayrıntıları olduğunu söylemekle birlikte tekrar şu hususu hatırlatmakta fayda var:

         Bir yuvayı beraberce kurmak ve bu yuvanın ocağını tüttürmek üzere bir araya gelen eşlerin harcı sevgi, sadakat ve fedakârlık olursa böyle evlerde hak-hukuk arayışı bir yana, bunlar gündeme bile gelmez.

         Bizler ve eşlerimiz “diğerinden ne alırım” değil de “ona ne verebilirim, hayatına nasıl güzellikler katabilirim” derdinde olursak hak-hukuk tartışmasıyla hayatımızı zorlaştırmamış oluruz.

Kaynak : Aile Hayatımız ; Prof. Dr. Ahmet YAMAN, DİB Yayınları