HASANPAŞA’DA GELENEK YAŞAR, KÖY YAŞAR

KONUK KALEM
Murat Işık
Hasanpaşa’da Gelenek Yaşar, Köy Yaşar
Burdur’un köklü köylerinden Hasanpaşa, tarihin derinliklerinden gelen sessiz bir çığlıktır. Selçuklu’nun sancağına, oradan Osmanlı’nın huzuruna uzanan bu köy, yalnızca taşın toprağın değil; geçmişin, geleneğin ve vefanın da yurdudur.
Kınalı Türkmenlerinin bu topraklara yerleşmesiyle başlayan hikâye, Dündar Bey’in gönderdiği Hasan adındaki uç beyinin adıyla şekillenmiş ve "Hasanpaşa" olmuştur. Efsaneye göre, civardaki eşkıyalardan bunalan halk, yardım istemiş; Hasan Paşa gelmiş, köyü huzura kavuşturmuştur. Halk da onu unutmamış; adını köyüne vermiştir.
Bu topraklarda sadece buğday değil, sevgi, bağlılık ve kültür de yeşerir. Bu toprakların suyu yanık yürekleri serinleterek akar
Bu topraklarda yükselen gurbet türküleri gönülleri titreterek çıkar.
Her yıl yaz sonunda yapılan “Yünüm-Böğet”, sadece koyunların yıkandığı bir tören değildir. Bu tören, yüzyıllardır süregelen bir Çoban Bayramıdır. Bu tören çobanın yünüm böğetinden Karakaya’ya yükselen "Ün"ü sesidir. Çoban Bayramı, çoban-koyun aşkının zirvesidir. Orta Asya’dan taşınan bu gelenekte, çobanlar koyunlarını "aşı taşı" ile boyar, süsler, birlikte suya indirirler. Suya en iyi inen sürüler seçilir, ödüller verilir. Çevre köy çobanlarının da katılımı ile şenlik havasına bürünen bugün, köyde dayanışmanın, yardımlaşmanın, coşkunuun, birlikteliğin ve hoşgörünün harman olduğu günün adıdır.
Bir diğer gelenek ise *“Kütük Atma”*dır. Köyde yeni doğan ilk erkek çocuk için "sağlıklı, uzun ömürlü ve hayırlı bir evlat olması" inanışı için yapılan bu törende, dallı budaklı bir kütük hazırlanır, hediyelerle süslenir, dualar eşliğinde damdan aşağı atılır. Maniler söylenir, davul zurna çalar, halk oynar. O kütük, oğlanın düğün gününde pişecek yemek kazanlarının altında yakılmak üzere saklanır. Yakılmazsa, bu çocuğun düğününü göreceğine dair güzel bir umut, uğur sayılır.
Ve Hasanpaşa’da düğün davetiyesi yalnızca bir kâğıttan ibaret değildir. Burada bir dostluk, bir bağlılık göstergesidir. Davet edilen kişinin düğün sahibine olan bağına göre, yanında bir gömlek, bir yemeni, bir hırka ya da havlu ile birlikte verilir. İşte bu özel davetiyeye “Oku” denir. Oku, yalnızca bir davet değil; saygı, kıymet ve hatırlanma duygusudur.
Hasanpaşa’da gelenek, sadece geçmişte kalmaz. O, her yaz yıkanan koyunlarda, her damdan düşen kütükte, her düğüne verilen oku’da ya da bunlara benzer onlarca diğer geleneklerde yeniden doğar.
Çünkü gelenek yaşarsa, köy yaşar. Köy yaşarsa, gelenek yaşar.
Ve Hasanpaşa’da, gelenek hâlâ canlıdır ve yaşamaktadır.
Hasanpaşa, hâlâ vefayı hatırlatır.
Köşe Yazısı/Murat Işık