Flaş Haber Yeni

ÜMMET BİLİNCİ

ÜMMET BİLİNCİ

Bir kavram olarak “ümmet”, ortak inanç çerçevesinde mü’minlerin kardeşliğinden doğan çatı birlikteliktir. İmam, ümm/anne ve emâm/ön kelimeleriyle aynı kökten gelmektedir. Elbette ki kavramsal olarak “ümmet”, “imam”dan ve “ümm”den tamamen farklı bir kavramdır. Ancak epistemolojik olarak anlamının bu iki kelime ile ilişkilendirilmesi de mümkündür. Bu durumda ümmet, hem bütünü temsil eden bir imamı olan, hem bütün ırkların ve kavimlerin bir anne gibi son sığınağı, hem de önde olan, izlenen bir birlikteliktir.

Yani “ümmet”, yukarıya doğru hep birleştiren, ayrıştırmayan ve böylece çoğu bir yapan, tevhide götüren bir insanlık ailesidir. Zaten Tevhit, yani her şeyin O bir olandan çıkmış olduğu bilinci İslam'ın bütün inanç, ibadet ve eylem sisteminde var olan çok belirgin bir özelliktir. İbadetlerin başı olan namazda bu çok açık olarak ortaya çıkar. İki kişi bir araya gelip namaz kılınca bir cemaat oluştururlar. Yani ikisi bir olur. Mahalle camiinde bir cemaat, cuma ve bayramlarda daha büyük bir cemaat ve hepsi bir merkeze, Kâbe'ye dönük, bütün dünya Müslümanlarıyla hep beraber bir birliktelik oluşturulur.[1]

Kerim kitabımız Kur’an’da ve Hadis-i şeriflerde bu konuyla ilgili açıkça veya dolaylı olarak birçok âyet mevcuttur. Söz konusu bu âyet ve hadisler hep İslâm ümmetinin birlik, dirlik, dayanışma, yardımlaşma içinde davranmasını, geçmiş milletler gibi parçalanıp dağılmamasını öğütlemektedir.

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” (Al-i İmrân, 3/103).

“Müfessirlere göre “Allah’ın ipi”nden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak”, hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber Kur’an’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir (Müsned, III, 14, 17; İbn Kesîr, II, 73). Allah’a karşı gereği gibi saygılı olmak ve müslüman olarak ölebilmek için Allah’ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem verir. Bunun içindir ki inanç alanında Allah’ın birliği ilkesini getirdiği gibi, ibadet alanında da hac ve namaz gibi insanları bir araya toplayarak müslümanların birliğini sağlayacak prensipler koymuş, amelî tedbirler almıştır. Fert olarak veya bölünmüş gruplar halinde yaşayanların dinlerini ve milliyetlerini korumaları kolay değildir. Bunların sosyal, maddî ve mânevî baskılar karşısında dayanma güçleri az olduğundan daima din ve milliyetlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunurlar. Bu tür baskılar peygamberleri bile zor durumlarda bırakmış, bu sebeple Allah’tan ve insanlardan yardım istemeye mecbur kalmışlardır (bk. Bakara 2/214; Âl-i İmrân 3/52).”[2]

“Kur’an insanlar arasında düşünce ayrılıklarının bulunmasını, insanın yaratılış hikmetine ve özelliklerine bağlar (Hûd 11/118). İyi niyete dayalı olması ve mâkul çizgide kalması halinde bu ayrılıkların insanlar arasında rekabete, dolayısıyla toplumların ilerlemesine ve kalkınmasına yardımcı olacağı da açıktır. Ancak İslâm, düşünce ayrılığının düşmanlığa dönüşmesini, insanları çekişen ve vuruşan kamplara ayırmasını müsamaha ile karşılamaz. Nitekim bu âyet-i kerîmede Müslümanların birliği Allah’ın bir nimeti olarak değerlendirilirken, toplumsal barışı tehdit eden –ve İslâm’dan önce örnekleri çokça görülen– çekişme hallerini her an içerisine düşüp yanabilecekleri ateşten bir çukurun kenarında bulunmaya benzetmiştir. Yüce Allah, insanların böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmamaları için toptan Allah’ın ipine (Kur’an) sarılmalarını, onun genel prensiplerinin dışına çıkmamalarını emretmektedir. “O’nun (Allah’ın) nimeti sayesinde kardeş oldunuz” ifadesi, İslâm’ın insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlama konusunda ne derece kaynaştırıcı önemli bir unsur olduğunu, hatta din kardeşliğinin, dolayısıyla inanç ve dava birliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğunu gösterir. Zira soy, dil ve vatan birliğinin, aynı ırktan olan Araplar arasında meydana getiremediği barış, kardeşlik ve dayanışmayı İslâm, bu millet arasında başardığı gibi farklı ırklar ve soylar arasında da başarmıştır. İslâm tarihi bunun örnekleriyle doludur.”[3]

Bu konuyla ilgili Ebu Musa el-Eşari (ra)'den rivayet olunduğuna göre Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir, buyurdu ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi."[4] Konuyla ilgili başka bir âyette ise, “Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir” (En’âm, 6/159) buyurulmaktadır.

Yukarıdaki ayetle ilgili “İbn Abbas, Mücâhid ve Katâde’den nakledilen bir rivayete göre “dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar”dan maksat Yahudiler ve Hıristiyanlar (İbn Atıyye, II, 367), yine İbn Abbas’a dayandırılan başka bir görüşe göre bunlar müşriklerdir (Râzî, XIV, 7). Zira, yine aynı sûrenin 100. âyetinin tefsirinde de İslâm’dan önceki Araplar çok çeşitli inanç gruplarına ayrılmışlardı. Ayrıca bu âyette, İslâm ümmeti içinde daha sonra ortaya çıkan gruplaşmalara işaret buyurulduğu da düşünülebilir. Her hâlükârda âyet-i kerîme, dinde birlik ve beraberliğin önemini vurgulamakta, bu hususta ayrılığa düşenlerin Hz. Muhammed’den de uzaklaşmış olacakları uyarısında bulunmaktadır.”[5] Rabbimiz ümmet bilincine sahip olabilmeyi her birimize nasip eylesin.


Kaynaklar:

[1] Faruk Beşer yazıları, “Ümmet Bilinci”, Yeni Şafak Gazetesi, (20.11.2016).

[2] Kur'an Yolu Tefsiri, Cilt: 1 Sayfa: 643-644.

[3] Kur'an Yolu Tefsiri, Cilt: 1 Sayfa: 643-644.

[4] Buhari, “Salat”, 88; Müslim, “Birr”, 65.

[5] Kur'an Yolu Tefsiri, Cilt: 2 Sayfa: 493-494.

Derleyen: Yaşar ELARSLAN, Vaiz/Burdur İl Müftülüğü