Flaş Haber Yeni

BURDUR'DA EVİNİ ATÖLYEYE DÖNÜŞTÜRDÜ, EMEKLİLİĞİNİ SANATLA TAÇLANDIRDI

BURDUR'DA EVİNİ ATÖLYEYE DÖNÜŞTÜRDÜ, EMEKLİLİĞİNİ SANATLA TAÇLANDIRDI

Burdurlu emekli muhasebeci Kayacan, ikinci hayatım dediği emeklilik yılları sonrasını sanata adadı.

Burdur’da emekli muhasebeci Gülfiye Kayacan, evini sanat atölyesine dönüştürdü. Resim yakma, Tezhib, Cam mozaik ve Kağıt Rölyef sanatları ile ilgilenmeye başlayan Kayacan, emekliliğinin akabinde ikinci bir hayata başladığını ifade etti. Çeşitli sanat dallarından çok sayıda ürün üretmeye başlayan Kayacan, ikinci hayatım dediği emeklilik yıllarını, sanatla nasıl taçlandırdığını Çağdaş Burdur’a anlattı.

SANATA, KÜÇÜK BİR TEPSİ İLE BAŞLADI

Gazetemiz muhabirine özel röportaj veren Kayacan; “Aslen Burdur’un Çavdır ilçesine bağlı Kozağaç köyündenim. 1965 yılında çocuklarımız daha iyi eğitim alsın diye Burdur’a göç eden bir ailenin çocuğuyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Burdur’da okudum. Liseden sonra özel sektörde 17 yıl çalışıp emekli oldum. Çocuklarıma eğitim desteği verirken, aynı zamanda kendi iç dünyamda bir arayış içindeydim. Halk Eğitim’in açtığı AÇEV kursuna katıldım. Bir yıl eğitim aldım, faydasını da gördüm. Ardından halk eğitimde başka kursları fark ettim. Kız Meslek Lisesi Giyim Bölümü mezunu olduğum için sallama kasnak nakış kursuna yazıldım. Bir yılda yapılacak her şeyi yaptım ama aradığım bu da değildi. Daha sonra Gençlik Merkezi’nde kağıt rölyef dikkatimi çekti. Bir yıl orada eğitim aldım.  Zehra hocama da emekleri için teşekkür ederim. Asıl gönlümde yatan ise ahşap yakma sanatını öğrenmekti. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Burdur Belediyesi Kültür Sanat Atölyesi’ne başladım. Hülya hocamdan 6 yıl eğitim aldım. İlk çalışmam küçük bir tepsiydi, zamanla doğa resimlerine geçtim.”

“HEYECANDAN ÖLÜYORDUM”

Atatürk portrelerinden, köy manzaralarına, ve insan portrelerine kadar birçok esere imza atan Kayacan, yakma sanatına başlama hikayesini şu sözlerle anlattı: “2016’da resim çizmeye başladım.  9 senedir bu sanatla uğraşıyorum.  Belediyede resim dersi veren Hülya hocamızla İZMİR EXPO fuarına katıldık. Bugün farklı bir şey deneyelim dedi. İlk defa elime yakma aletini verdi. Nasıl yapmam gerektiğini tarif etti. Kalabalıktı. Heyecandan ölüyordum. ‘Sadece kenar çizgilerini versem yeter mi?’ diye sordum Hülya hocamıza.  Bir baktım ki gölgeleme işlemi de yaptığımı fark ettim. Kendimle gurur duydum. Burdur’a geldim buradaki manzara resimleriyle bu sanata başladım.”

“SADECE BİR SÜS DEĞİL, GÖZ NURU BİR EMEKTİ”

Kızının düğün eşyalarını bile yakma tekniğiyle süslediğini söyleyen Kayacan; “Kızım, ‘Bunların üstüne bir şey koyduklarında içim gidiyor Anne. Bunlar göz nuru. Toplayalım, bir yere koyalım’ dedi. O an anladım ki bu sadece bir süs değil, göz nuru bir emekti.” dedi.

PANDEMİDE YEŞEREN BİR ATÖLYE HAYALİ

Pandemi döneminde eşinin de desteğiyle evinin bahçesindeki bir depoyu atölyeye dönüştüren Kayacan, o günleri şöyle anlattı: “Pandemi dönemiydi dışarıdaki kayısı ağacını yeni dikmiştik. Önceden taştı buralar. Ben yeşilliği çok seviyorum. Gel senle taşları çıkaralım, ikimiz bakarız bahçeye dedim. Önce belirli yerlerden parke taşlarını çıkardık. Oralara ağaçları diktik. Yaprak vermeye başladı. O küçücük yaprakların altında güneşe karşı şöyle oturuyorduk.  ‘Burası neden bir atölye olmasın?’ dedim.  Önce bahçeyi düzenledik, sonra içeriye lavabo kurduk. Her şey öyle gelişti.  Şark köşesi bile yaptık. En büyük destekçim eşim ve çocuklarım oldu.”

“ONUN DURUŞU BAKIŞI BENİ ÇOK ETKİLEDİ”

Eserlerinin hikayesinin olduğunu söyleyen Kayacan, “Büyük manzaralara geçtim. İlk olarak kaplan tablomu yaptım. Sonra sokak sanatçısını ve daha sonra köy hayatını yaptım. İlhamı hayattan alıyorum. Mesela gazetede olabilir. Elma veren nine tablomu elma veren nine Gölhisar’da hayır yapan bir nene olarak gazetede okudum. Onun duruşu bakışı beni çok etkiledi. Bende onu kalıcı hale getirdim.  Suriye’deki çocuk tablosu onunda hikayesi var.  Savaş anında bile gözlerinin içinin gülmesi ondan da etkilendim. Köy yolunda tul denen yerde güneş alan yerde sohbet eden yaşlılar resmi, burada da oturmuşlar bayramda yavrularının gelmesini gözlüyorlar.” dedi.

“TEK HATA TÜM DOĞRULARI GÖTÜRÜR” 

“Ahşap yakma sanatı, diğer resim tekniklerinden farklı olarak hata kabul etmiyor.” sözlerinin altını çizen Gülfiye Kayacan konuşmasına şöyle devam etti: “Silgisi yok, geri dönüşü yok. Yanlış bir çizgi tüm eseri silebilir. Mesela at çalışmalarımda var. Atların kaslarını çalışmak çok zordur. İnsan gibi düşünün çok büyük risk alırsın.  Resim sanatı gibi silgiyle silme olayı da yoktur. Hata kabul etmez bu sanat. Ufacık bir hatada eserin gider. Kazıma yöntemiyle yapmaya çalışırsan da hepsini görürsün. Yani tek hata tüm doğruları götürür.”  dedi.

“RESİM YETENEĞİMİ ÖNCEDEN BİLSEYDİM, ONA YÖNELİRDİM”

En büyük cesaretini ise Atatürk portresi yaparken gösterdiğini söyledi ve şunları ekledi: “Resim yakma sanatı çok güzel bir şey. Sonra dedim ki ben Atatürk’ü yapmak istiyorum. Ama nasıl yaparım diye epey bir düşündüm. Atatürk’ü yapmak büyük bir cesaret işi tanınmış bir insan. Önce gözlerinden başladım, titriyordum ve başarılı oldu.  Ama içimde nasıl bir sevinç çığlıkları var. Gözler yapıldı mı tamam olay bitmiştir.  İlk başta Atatürk’e benzemez diye korktum. Bir kere yanlış yapsam bir daha denemezdim.  İyi ki de başardım başarmasam çok üzülürdüm. Eserlerimde Atatürk tablolarımın üzerinde yaptığım tarihleri var.  Güzel bir çalışma diyorum. Çocuklarıma, torunlarıma kalabilecek. Kimileri kitap yazar eser bırakır benim de yapabileceğim elimden gelen bunlar.  Önceden bilseydim resim yeteneğimi ona yönelirdim. Emekli olduktan sonra arayışa başladım. Beni yüreklendiren eşimdi, çocuklarımdı Atatürk’ü yapamazsın dediklerinde beni yüreklendiren onlardı. Ben bunları yaparken annemde gelir yanımda oturur keyifle bakardı bana. Annem de benim yaktığımdan keyif aldı. Evine Atatürk’ü astığımda karşısına geçip gururla bakması yetti bana. Bir de içimde hep var olan Atatürk köşesi hayalini gerçekleştirmeliydim. Çok korkuyordum; ya yapamazsam? Çünkü birçok Atatürk portresinde onun yüz ifadesini görmek zor. Ama kararlıydım. Tam istediğim gibi oldu. Başarmıştım, çok mutlu oldum. O günden bu yana, fırsat buldukça atölyeme gelip resimlerimi yaparak huzur buluyorum. Sağlığım el verdikçe de devam edeceğim. Çocuklarıma bırakacağım en büyük miras bu eserler olacak. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene.’ Mustafa Kemal Atatürk’e saygımı sunuyorum.”

“BU BENİM EN BÜYÜK GURURUM”

Ailesinden aldığı bilinçle büyüyen Kayacan, Atatürk’ün fikirlerinin ve ileri görüşlülüğünün kendisine ilham verdiğini ifade etti. Atatürk'ün sadece bir lider değil, yol gösterici olduğunu vurgulayan Kayacan,. “Bir Atatürk eserini iki ayda tamamlıyorum, satmayı asla düşünmem. Torunlarım bile eve gelir gelmez onun resmini gösterip ‘Atatürk dede’ diyor. Bu benim en büyük gururum.” dedi.

ÇEŞİTLİ SANAT DALLARI İLE İLGİLENİYOR

Yakma sanatı dışında cam ve taş mozaik, tezhip, seramik, epoksi, rölyef gibi birçok alanda da üretim yaptığını söyleyen Kayacan, sürekli öğrenme arzusunda olduğunu dile getirerek, “Bir kağıdı kulak çöpüyle boyayarak kumaşa dönüştürdük orada Hülya hocamız sayesinde sabrı öğrendik. Atıl eşyaları dönüştürerek hayata yeniden kazandırıyoruz. Eskimiş bir tepsi bile bizim için bir sanat eserine dönüşebilir.” diyerek geri dönüşüm vurgusu da yaptı.

“MÜZİĞE DE  İLGİM VARDI”
Aynı zamanda müziğe ilgisinin de olduğunu  söyleyen Kayacan, “ 6 yaşında sahneye çıkmış bir çocuktum. ‘Müdür Beyin Yeşil Kürkü’ türküsünü söyledim. Birinci kıta söyledim, ikinci kıtada unuttum. Bu da böyle bir anı olarak kaldı. Müziğe olan ilgim de hiç bitmedi. Okul korolarında, folklor ekiplerinde türküler söyledim. Lise yıllarında müzik konusunda üzerimde büyük emeği olan sevgili öğretmenim Seval Köse'ye de teşekkür ederim.  Sonra  Halk müziğiyle uğraştık.  Bu atölye pandeminin eseri.  Eşim ve ben dostlarımızla türküler söyler, güzel anılar biriktiririz.” dedi.

“BAŞLAMAK ZATEN BİTİRMEK DEMEKTİR”

Sanatın herkes için erişilebilir olduğunu vurgulayan Kayacan, “Hiç kimse mükemmel değildir, herkesin hataları vardır. Yapmaya çalışmak bile güzel . Başlamak zaten bitirmek demektir. Mükemmel olmasına gerek yok. Önemli olan başlamak,” diyerek özellikle kadınlara ilham veriyor.” ifadesini kullandı.Konuşmasını, “Gelecekte Atatürk duvarımı daha da doldurmak istiyorum. Atatürk’e olan minnettarlığımı, borcumu bu şekilde resim yaparak ödüyorum. Çocuklarıma, torunlarıma, torunlarımın çocuklarına böyle bir eser, böyle bir miras bırakmak isterim. Bu eserler, torunlarıma bırakacağım en değerli miras,” sözleriyle sonlandıran Kayacan, Atatürk sevgisini sanatla yaşatmaya devam edeceğini vurguladı.

Elif Sağlam